Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
-- %
-- %
-- %
-- %

İnsan hangi dünyaya kulak kesilmiş ise ötekine sağırdır!

584 defa okundu kategorisinde, 05 Mar 2016 - 18:56 tarihinde yayınlandı

Günümüz Türkiye’sinde “toplumsal barışın” önünde duran en büyük engel önyargılardır.

Her kelimenin “söyleyenin ağzında nefrete dönüşmesi” yarının Türkiye’sinde telafisi zor gedikler açmaktadır.

Bugün, özellikle sosyal medya kullanıcıları, adeta “önyargı pompalayarak” toplumsal dinamiklerimizi dinamitlemektedir.

“Arsız, ayırt edici, incitici ve dikenli bir dil”, umarsız bir neslin önyargılarına “yardım ve yataklık” etmektedir.

Bir “beğen/retweet  ikonu” uğruna gerçekler, önyargılar için heder edilmektedir.

***

Önyargı; genel olarak bireyde başka bireylere, toplumsal kümelere karşı sevgi ya da düşmanlık duygusu uyanmasına yol açan, koşullanmış bir duygusal tutumu yansıtan yalınkat inanç, kanı, genelleme olarak tanımlanmaktadır.

Bir kişi ya da olaya ilişkin yeterli bir bilgi edinmeden, önceden, peşin bir karara varmış olma durumu da önyargı kavramının anlamlarından biridir.

İçine doğmuş olduğumuz toplumun olumlu ve olumsuz her öğretisi, hayata ilk adımımızı attığımız andan itibaren önyargılarımızın temel taşlarını oluşturmaktadır.

***

“Arsız, ayırt edici, incitici ve dikenli bir dil”, umarsız bir neslin önyargılarına “yardım ve yataklık” etmektedir.

Önyargı bireylere, düşüncelere, belirli bir insan topluluğuna ya da nesnelere ilişkin olabilir.

Önyargılar kişinin, topluluğun ve nesnenin “karşısında olmak ya da yanında olmak” biçiminde ortaya çıkabilir. Ama genellikle“olumsuz, yani karşı olmak biçimi” ağır basar.

Önyargılar bazen de “acele karar vermekten” kaynaklanır. Bir iki tecrübeden hemen genel geçer bir hüküm çıkartılır.

Eğer önyargılar davranışa dönüşür ise artık bunun adı “dışlamadır”. Yani önyargı bir tutum, dışlama ise bir davranıştır.

Önyargı bazen belli gerekçelere ve ön bilgilere dayansa da haklı gerekçesi olmadan diğerlerinin kötü olduğunu düşünmek, önyargının nefret boyutudur.

Ön yargı, bir taraf tutma biçimidir. Sakız gibidir, bir kez bulaştı mı uzar gider, yapışır kalır ve çok şişerse suratınıza patlar.

Allport, “Erken yargılar yeni bilgilerle yüzleşince değişmiyorsa önyargıya dönüşmüş demektir.” der.

Önyargıların baskın olduğu toplumlarda, kendini ifade edebilmek kurak topraklarda gül yetiştirmekten daha zordur.

***

Dünya üzerinde oynanan “çok sinsi ve egoist politikalar”, toplumların belli olaylara karşı önyargılı olmaları için “her yol mübah mantığı” ile yürütülmektedir. Önyargılı kişilerden oluşan böyle toplumlar, bir tür esir kampındadırlar. Yüz yıl önce ne ise bugün de böyledir. Yüz yıl sonra da böyle olacaktır. Zihnimiz böyle dayatılmış önyargıların esiri ise hiçbir zaman gerçekleri göremeyiz.

***

Kuran-ı Kerim’de “Hislerinize uyup adaletten sapmayın!” (Nisa-135) ve “Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat-6) buyrularak önyargısız bir yaşam için yol gösterilir.

***

İlk defa gördüğümüz bir insan ya da karşılaştığımız biri ve bir durum hakkında söz söylemekte acele etmemek, iyi bir gözlemci olup hayatı ve insanları analiz ederken önyargının esiri olmadan yolumuza devam etmemiz gerekir.

Bizler ancak yarının Türkiye’sini; insanımızın dinine, ırkına, cinsiyetine, tuttuğu takıma, desteklediği partiye, parmağındaki yüzüğün türüne ya da bıyığının kesimine bakmadan kurabiliriz.

Başkalarının açtığı önyargı yolundan gitmek zorunda olmadığınızı bilirsek atoma bile hükmetmekten bahseden insan, önyargılarına neden hükmedemesin ki?

***

Eğer önyargılar davranışa dönüşür ise artık bunun adı “dışlamadır”. Yani önyargı bir tutum, dışlama ise bir davranıştır.

Önyargının “nelere mal olabileceği” ile ilgili anlatılan şu meşhur kıssa her şeyi özetlemektedir aslında:

“Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ve ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

Şeytan kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş.

Buzağı bu, az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, biraz debelenmiş ve boynundaki ipi çözmüş.

Koşarak annesini emmeye giden buzağı süt kovasını devirmiş. Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru yere yığılmış.

Yavrusuna saldırılan inek kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş.

Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş.

Silah sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatar ve babasını da elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş. Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan ‘Bu felaketi de bana yüklerler şimdi, oysa buzağının ipini gevşetmekten başka ben ne yaptım ki?’ demiş.”

***

İnsan hangi dünyaya kulak kesilmiş ise ötekine sağırdır.(İsmet Özel)

Gençliği bozmanın en iyi yolu, onlara, kendileriyle aynı düşünenlere, kendilerinden farklı düşünenlerden daha çok değer vermelerini söylemektir. (Nietzsche)

Önyargıları, en çok, toprağı eğitimle gevşetilmemiş veya gübrelenmemiş kalpten silmek zordur; orada büyürler, taşlar arasındaki otlar kadar kalıcıdırlar. (Charlotte Bronte)

Benim ne ırk önyargım var, ne sınıf önyargım var, ne de din önyargım var. Tek umursadığım, kişinin insan olması ve bu benim için yeterli; kimse bundan daha kötü olamaz. (Mark Twain)

Sizinle aynı fikirde olanların konuşabilmesini sağlamanın en emin yolu, sizinle aynı fikirde olmayanların haklarını desteklemektir. (Eleanor Holmes Norton)

Kollektif korku “sürü psikolojisini” arttırır ve bu sürüye ait olmadığı düşünülenlere karşı şiddet yaratır. (Bertrand Russel)

Haber Editörü : Tüm Yazıları
Yorum Yaz