Zaman okuyucuları gazetelerine el konmasını protesto etmek için oradaydılar.
Demokratik haklarını kullanıyorlardı.
Kadınlar, çocuklar, teyzeler, abiler, amcalar herkes oradaydı.
Ne bir taşkınlık, ne küfür…
Ne de polise bir küçük taş.
Dillerde ise ‘özgür medya susturulamaz’, ‘Allah var gam yok’ sloganları.
Bir taraftan da ellerce Cevşen ve dualar…
Gazetenin önünde karşılıklı kaldırımda birikmiş yüzlerce Zaman okuyucusu gayet medeni bir şekilde demokrasiyi, medya özgürlüğünü savunuyorlardı.
Birden bir emir geldi.
Polisler yolun ortasında pozisyon aldılar.
İkinci bir emir geldi gaz maskelerini taktılar.
Kadın çocuk dinlemeden gaz sıktılar.
Ortalığı birden beyaz bir duman sardı.
Herkes oraya buraya kaçmaya başladı.
Gaz fişeği bir kadının yüzüne geldi kanlar içinde kaldı.
Yerde bayılıp kalanlar,
İnleyenler,
Feryatlar,
Gözyaşları içinde çocuğunu arayanlar,
Ellerini havaya açıp ‘Allah belanızı versin bunu da yaptınız’ diyenler.
O sırada bir abla üstü başı perişan, gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde yerde beni gördü ve ağlayarak ‘abi siz de mi bunu yaptılar’ dedi. İşte o an gözyaşlarımı tutamadım. ‘Abla ben kimim ki, size bile bunu yaptılar’ diyebildim.
Diğergâmlığın zirveleştiği bu abla kendi haline bakmadan beni düşünüyordu.
O gaz bulutu içerisinde ‘Kabataş’ta benim başörtülü bacıma saldırdılar’ yalanını uyduranları ve bir troliçenin ‘fazla merhametli davranıyorsunuz bunlara’ sözünü hatırladım.
Kadını ile erkeği ile çocuğu ile yaşlısı ile nur yüzlü bu insanlar sizi her şeye rağmen ‘insan’ zannetmişti.
Çoluk çocuk demokratik haklarını kullanmak istemişlerdi.
Gazetelerine el koyduğunuz yetmediği gibi üstüne de bunu yaptınız.
En masum itirazlara bile böyle tepki verdiğinize göre çok korkuyorsunuz.
Bu kadar zulümden sonra korkmakta da çok haklısınız.
Ama şundan emin olun
Bu insanlardan size bedduadan başka bir şey ellerinden gelmez.
O da size yeter zaten.