Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sefer de gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında Anayasa Mahkemesi tarafından alınan karar konusunda “kandırılmış”. Erdoğan’ın, Afrika seferi dönüşünde AYM kararı konusunda yaptığı tüm açıklamaların, hukuken yanlış olduğu ortaya çıktı.
Zeynep GÜRCANLI / ANKARA
Uzun yıllar Anayasa Mahkemesi’nde raportör olarak görev yapmış, YARSAV Başkanı Murat Arslan, Erdoğan’ın AYM kararı konusunda yaptığı tüm değerlendirmelerin “yanlış” olduğunu, bizzat Anayasa maddeleri ile açıkladı.
İşte, bir kez daha “kandırılan” Erdoğan’ın açıklamaları ve YARSAV Başkanı’nın bu açıklamalara ilişkin değerlendirmeleri;
* ERDOĞAN: AYM, yargı süreci bitmeden devreye girmiştir.
* YARSAV BAŞKANI ARSLAN: AYM, tutukluluk açısından olağan kanun yolları tüketildikten sonra devreye girmiştir. Mahkeme tarafından tutukluluk kararı verildikten sonra, bu karara itiraz bir üst mahkemeye yapılır. Eğer üst mahkeme de tutukluluğun devamı yönünde karar verirse, tutukluluk konusundaki olağan kanun yolları tüketilmiş kabul edilir. Ve tutuklu kişinin AYM’ye başvuru hakkı doğar. Tutuklunun, 30 gün içinde AYM’ye başvuru hakkı vardır. Erdem Gül ve Can Dündar davasında da, tutukluluk konusunda yargı süreci sona erdiği için bu hak kullanılmış ve AYM’ye başvuru yapılmıştır. AYM, bu yetkiyi 2012′den beri kullanıyor. İlk kez konu oldu.
* ERDOĞAN: AYM Başkanı gerekçe açıklanmadan, karar açıklanmaz diyordu. AYM, Gül ve Dündar kararında gerekçe açıklamadan, kararı duyurdu.
* YARSAV BAŞKANI ARSLAN: Anayasa Mahkemesi’nin “iptal” ve “ihlal” kararları birbirinden ayrıdır. İptal kararları, AYM’nin iptal davası ve itiraz yolunda verdiği kararlardır. Ve Anayasa’nın 153. maddesinin ilk fıkrasına göre yasa iptallerinde karar, gerekçe ile birlikte açıklanır. Oysa “ihlal” kararları bireysel başvuruları ve hak ihlallerini kapsar. İhlal kararlarında, kararın gerekçe ile aynı anda açıklanması gibi bir zorunluluk yoktur.
* ERDOĞAN: AYM kararı, tekrar birinci mahkemeye gittiğine göre, bağlayıcı değildir. Eğer bağlayıcı ise, tekrar birinci mahkemeye gitmemesi lazım.
* YARSAV BAŞKANI ARSLAN: Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca, AYM’nin tutukluluk halinin sona erdirilmesi yönünde karar verdiği hallerde, alt mahkemenin buna uymama şansı yoktur. Anayasa’nın 153. maddesinin son fıkrası, iptal ve itiraz davaları ile bireysel başvuruları birbirinden ayırmıyor. Her türlü başvuruda AYM’nin kararının yasama, yürütme ve yargı açısından bağlayıcı olduğunu açıkça ifade ediyor.
Yine Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşuna ilişkin Kanunun 50. Maddesinin ikinci fıkrasında şöyle bir hüküm yer alıyor; “Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, AYM’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
yasa ilk derece mahkemesine kararı uygulama konusunda bir takdir hakkı vermiyor. Yani, alt mahkemenin AYM kararlarına direnme ve uymama yetkisi yoktur.
* ERDOĞAN: AİHM, eğer AYM’nin verdiği istikamette bir karar verirse, o da sadece tazminat bakımından bağlayıcıdır.
* YARSAV BAŞKANI ARSLAN: Eğer dava AİHM’e giderse ve AİHM de “hak ihlaline” karar verirse, başvurucuya tazminat ödenmesine hükmedebilir. Ancak tazminatın ödenmesi ve tutukluluk halinin devam etmesi halinde, AİHM dosyayı icradan düşürmüyor. Yani tutukluluğun AİHM kararına rağmen devam etmesi halinde, AİHM bu dosyayı tamamen kapatmıyor ve konuyu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildiriyor.
Türkiye’nin de kurucu üyelerinden olduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi konuyu inceliyor, ilgili ülkeyi AİHM kararının “tamamen yerine getirilmesi” konusunda uyarıyor. Önce uyarı ile başlayan ucu açık bir süreç başlıyor. Bu süreç, gelişmelere göre, AİHM kararının gereğini tamamen yerine getirmeyen ülkenin Avrupa Konseyi’nden geçici ihraç edilmesine kadar varabiliyor.
Ayrıca, AİHM’in “tedbir” kararı vermesi halinde, bu kararın ilgili ülke tarafından “derhal” uygulanması gerekiyor. Şu ana kadar doğrudan tutuklulukla ilgili verdiği bir tedbir kararı yok ama İçtüzük gereği buna yetkisi var. AİHM bugüne kadar genellikle yaşam hakkı konusunda “tedbir” kararı verdi; Mesela, tutukluların hapishane koşullarında yaşayamayacak kadar hasta ya da düşkün olduğu hallerde, AİHM’in vermiş olduğu tedbir kararı var.